İsviçre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsviçre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ekim 2023 Çarşamba

Tea / Tea (1974)

Tea
, 1974 yılında İsviçre'de kurulmuş bir Heavy Progressive Rock grubu. Adını bildiğimiz çay'dan almıyor yalnız. Grubun kurucu elemanları Turo Pashayan ve Armand Volker'in isimlerinin Roli Eggli'nin de soy isminin baş harflerinden alıyor. Daha sonraları gruba yeni gelenler, eklenenler, çıkanlar olsa da grubun adı Tea olarak kalmış.

Kuruldukları yıl hemen çalışmalara başlayan grup bu konuda oldukça fazla mesai harcamış. 1972 yılında gruba vokalist Marc Storace'in katılmasıyla birlikte yerelde yaptıkları işi biraz daha genişletip İsviçre ve Fransa konserlerine çeviriyorlar. Pek çok yerde verdikleri konserler ile birlikte kendilerine ciddi bir kitle edinmeyi başarıyorlar. O kadar ki, bir sonraki yıl TV programlarında kendilerine yer bulmaya bile başlıyorlar. Bu, dönemin pek çok grubu için elde edilememiş bir başarı. Tea ise neredeyse her hafta TV'de boy gösterir duruma gelmiş.

İlginç olanı TV'ye dahi çıkmış olmalarına rağmen yayınlanmış bir parçaya dahi sahip olmamaları. TV'nin verdiği daha geniş kitle tarafından tanınma avantajını da iyi kullanarak 1974 yılı başlarında ilk albümlerinde yer alacak parçaları kaydetmeye ve 45'lik olarak yayınlamaya başlıyorlar. Albüm de bu single'lardan hemen sonra yayınlanıyor. Bu noktada yine büyük bir fırsatı iyi değerlendiriyorlar ve Queen ile birlikte turneye çıkıyorlar.

Peşi sıra ikinci albümleri The Ship 1975 yılında piyasaya sürülüyor. İlki kadar iyi olmayan bu albümün ardından da Uriah Heep ile bir turne geliyor. 1976 yılındaki 3. albümden sonra bir süre daha konserlere devam ediyorlar ama 1977 yılında da dağılıyorlar.

Kendi dönemlerinde özellikler İsviçre ve Fransa'da bir hayli etkin olan Tea, Heavy Prog'un iyi örneklerinden biri olarak karşımızda. Bazı kesimlerce Progressive etkiler taşıyan bir Hard Rock grubu olarak tanımlansa da temelde yerleşecekleri kategori Heavy Prog gibi duruyor. Gittikçe sertleşen ama melodileri dağıtmayan gitarlar, sağlam klavyeler ve bir dolu geçişli iş ile ilk albümün heyecanını taşıyan bir gruptan ortalamanın çok üstünde bir albüm. Zamanla unutulup gidenler kervanına katılsalar da yaptıkları müzik ile birkaç kişinin de olsa aklına kazınmış bir şekilde var oldukları ortada.

TEA

Rolli Eggli / Davul
Armand Volker / Gitar
Turo Pashayan / Bass, Vokal
Marc Storace / Lead Vokal
Philippe Kienholz / Klavye

TEA

01. Cool In The Morning (5:40)
02. Glorimont (8:09)
03. Hatred Or Love (3:35)
04. Surfer (5:57)
05. Hazy Colours (6:30)
06. Lady (7:00)

21 Eylül 2023 Perşembe

Krokodil / Krokodil (1969)

Krautrock
'ın en iyi gruplarından birinin İsviçreli olması bana hep tuhaf gelmiştir. Krokodil, belki de bu konuda türünün tek örneği sayılabilir diye atacağım şimdi ama muhtemelen benzer örnekler birazdan aklıma da gelir. O topa girmeyip, bu nefis grup hakkında birkaç kelime edelim.

60'ların sonunda İsviçre'de kuruluyorlar. Aralarında Terry Stevens adında bir İngiliz olmakla birlikte İsviçreliler. Kökenleri Blues'a dayanıyor. Bu nedenle de konumuz olan ilk albüm daha fazla Blues öğeleri içeriyor. Tabi bunu tam olarak bu tarzı icra ediyorlar diye de düşünmemek lazım. Zira karmaşık bir yapıları var. Bir miktar Psychedelic Rock içermekle birlikte üzerine çok fazla düşmüyorlar bu albümde. Parçalarda folklorik etkiler bir hayli fazla. Oldukça sert bölgelerde gezinirken bir anda etnik bir yapıya bürünebiliyorlar. Sonra yine araya giren mızıka, flüt, sitar gibi aletlerle etnik anlayışa geri dönüp yapıyı modernleştirip yine Blues ile bağlıyorlar. 

Blues çıkışlı olmaları Krokodil'e albüm satışı, ticari başarı ve bilinirlik getirmesinin yanında devamlılıklarını da sağlamış. Bu nefis ilk albümün ardından daha da iyilerini yapabilmek için hem kaynak hem de fırsat yakalayabilmişler. Dönemin pek çok grubunun bu tarz fırsatları olamamış bile. Krokodil önlerine gelen bu fırsatı doğru kullanan gruplardan. Lakin, deneysel ve karmaşık yanları dolayısıyla Groundhogs ile aynı kefeye konmaları bir miktar canlarını sıkmış olacak ki ciddi şekilde risk alıp tarzlarını buradan çok öteye taşımak için uğraşmışlar.

Krokodil'in sonraki albümlerinde Blues daha gerilerde kalıyor. Hatta hemen hemen hiç yok demek de yanlış olmaz. Daha Psychedelic öğelerle bezenip Folk'tan bölümler alıp, Fusion'ın derinliklerine dalarak kendilerine has bir tarz yaratıyorlar sonraki albümlerde. Yani ilk albümdeki Blues ve Folk etkileri yerini Psychedelic Rock, Etnik / Folk ve Fusion'a bırakıyor. Ki bu noktada buna Krautrock diyoruz.

Amon Düül II, Third Ear Band ve Man bir arya gelip müzik yapmaya karar verselerdi yüksek ihtimalle ortaya Krokodil'e benzer bir müzikal anlayış çıkardı. Değişik ve farklı tarzların, türlerin keyif veren birlikteliği coşkulu, tempolu ve yaratıcı şekilde karşımıza çıkıyor.

KROKODIL

Walty Anselmo / Lead Gitar, Sitar, Vokal
Hardy Hepp / Keman, Piyano, Vokal
Mojo Weideli / Armonik, Flüt, Vurmalılar
Terry Stevens / Bass, Gitar, Vokal
Düde Dürst / Davul, Vurmalılar, Vokal

KROKODIL

01. Morning Dew (4:34)
02. You're Still a Part of Me (6:20)
03. All Alone (3:50)
04. Mis Blues (3:15)
05. Prayer (4:09)
06. Watchn' Chain (6:49)
07. Dabble in Om (9:24)

1 Ağustos 2023 Salı

Kedama / Live At Sunrise Studios (1976)

Geçmişi ve geleceği uzun olsa da çok fazla öne çıkamamış bir grup Kedama. 1971 yılında İsviçre'de kurulmuş. 1972 yılında grup mantığı ile çalmaya başlamışlar. 1973 yılında Sunrise Studios adındaki bir kayıt stüdyosunun düzenlediği yarışmayı kazanarak büyük bir başarı elde ediyorlar. Zira stüdyonun düzenlediği bu yarışmanın ödülü stüdyoda canlı ve ücretsiz bir kayıt yapma fırsatı kazandırıyor onlara.

1976 yılında bu kayıt gerçekleştiriliyor. Canlı bir kayıt olarak oldukça beğenilen albüm gruba bir miktar tanınma şansı da yakalatıyor. Çıktıkları lokal konserlerin ve barların ardından 1978 yılında bir anda dağıldılar. Müzik endüstrisinin ve ihtiyaçların değişmesinden kaynaklı dinleyiciler artık konserleri çok fazla tercih etmiyorlardı. Doğal olarak bu da grubun ticari başarı elde etmesini zorlaştırıyordu. İkinci bir albümün hayalini dahi kuramaz duruma gelmişlerdi. 1978 yılında verdikleri son konserde dinleyici sayısı 30'u geçmeyince yapabilecekleri bir şeyin olmadığını anlayarak grubu tarihe gömüyorlar.

1999 yılında ilk albümün CD formatında yayınlanmasına kadar Kedama bir daha ortalıkta görünmüyor. Ondan sonra da durmak bilmiyorlar. Birbiri ardına albüm kayıtlarına girişiyorlar. Lakin albümlerin hiçbiri herhangi bir yapım firması tarafından üstlenilmediği gibi dağıtıma da vermiyorlar. Sınırlı sayıda ve kendi imkanları ile kaydedip yayınladıkları albümleri bulmak çok kolay da değil artık.

Grubun 70'li yıllarda kaydedip yayınladığı tek albüm olan Live At Sunrise Studios, hemcanlı performans hem de Crossover Prog örneği olarak oldukça iyi. Progressive Rock'ın biraz popülerleşme gösterdiği dönemin hemen ardından ve daha popüler hali diyebileceğimiz bir tarzda albüm kaydetmiş olmaları onlara çok büyük başarılar ya da olanaklar tanımamış. Tek albümle kalmış olmalarına rağmen albümdeki parçalar, coşkulu yaratıcılık ve kendi halindelik fazlasıyla etkileyici.

Live At Sunrise Studios'un orijinal halinde 4 parça bulunuyor. Daha sonra yayınlanan CD versiyonunda ise çeşitlilik arttırılmış ve Bonus parçalar eklenerek daha doyurucu bir hale getirilmiş. İlk 4 parçadan sonrası da grubun tarzını anlatmakla birlikte aradaki kopukluklardan dolayı bir miktar aşağıdan seyrediyor.

Yoğun ve karmaşık bir yapısı var albümün. Sıkıcı olmaktan uzak bir karmaşa elbette. Canlı kayıt olmasından kaynaklı ve temelde doğaçlama konusunda yeteneklerinden dolayı fazlasıyla serbest bir tarza sahipler

KEDAMA

Christian Linder / Gitar, Klavye
Richard Rothenberger / Klavye
Peter Suter / Davul, Vurmalılar

LIVE AT SUNRISE STUDIOS

01. Ouverture (7:28)
02. Finale (12:03)
03. Our Power (3:59)
04. Zugabe (9:27)

Bonus:
05. Chinese Dragon (9:14)
06. Hwrklnzg (3:39)
07. Honey Moon (5:43)
08. Improvisations (3:06)
09. Intermezzo (6:24)
Songs from compilation album:
10. Two Souls in Space (7:14)
11. Feelings without Name (3:56)

10 Temmuz 2023 Pazartesi

Deaf / Alpha 1971-1972 (1994)

Deaf
'in bilinen bir grup olmamasının en önemli sebebi, varlıklarını sürdürdükleri 70'li yıllarda kaydedip yayınladıkları bir albümün olmamasından kaynaklı. Çok uzunca bir süre efsane olarak kaldılar. 1994 yılında İsviçreli bir firma stüdyo kayıtlarından derlediği bir toplama albümü yayınlayana dek neredeyse hiç bilinmiyorlardı.

1969 yılında İsviçre'de kurulan grup The Shiver grubunun dağılmasından sonra elemanlarına eklenen bir kişi ile oluşmuştu. Uzunca bir dönem kayıtlara ağırlık verip stüdyodan çıkmadılar. Ama bu hummalı çalışma ve çabalar grup için net bir sonuç getirmedi. Albüm olacak kadar çok şey kaydetmişler ama bir türlü yayınlama şansı yakalayamamışlardı.

Blog'a çok fazla toplama albüm koymuyoruz esasen. Stüdyo albümlerinden tırtıklanmış ve daha popüler olabilecek parçaların bulunduğu bu tarz işler genelde gruplar ve müzisyenler için doğru bir yansıtıcı olmuyor. Berbat bir albümden çıkan tek iyi parçayı kullandıklarında albümün de iyi olabileceği fikri geliyor insanın aklına. Genelde de öyle olmuyor ve can sıkıcı bir duruma dönüşüyor. Fakat bu durum Deaf için geçerli değil. Stüdyo kayıtlarından yapılmış bir "toplama" olmakla birlikte yayınlanmış herhangi bir albümü olmayan grup için ilk albüm bile sayılabilir.

Bazı kaynaklarda Krautrock olarak nitelendirilir Deaf. Ama Heavy Progressive Rock olarak tanımlamak daha doğru. Pek çok farklı türden etkilerin göründüğü Alpha albümünde Krautrock'tan farklı yerde duran bir müzikal anlayış söz konusu. Zaten Krautrock Almanca konuşan ülkeler kültüründen çok Alman kültüründen doğan bir kavram. Orada kalması (birkaç grubu hariç tutarak) daha doğru olur. Deaf'in Alpha albümünde Psychedelic etkilerle birlikte Blues'dan da beslenen bir Progressive Rock hakim. Yukarıya doğru ivmeli sertlikle birlikte albüm daha fazla Heavy Progressive Rock'a dönüşüyor.

Enstrümantasyona diyecek bir şey yok. Bazı noktalarda belirsiz ve başarısız gibi görünse de süreklilik adına yapılmış bölümler gibi de duruyor bunlar. Daha ilk parçanın başında değişik bir flüt ile girilen parçada tuhaf bir şekilde eklemlenmeye çalışan ritim bölümü tam anlamıyla sıçtı dedirtir gibi olurken parçanın devamında bu girişin ne anlama geldiğini daha net fark ediyorsunuz. Belirtmeden kapatmayalım, albümde 2 farklı vokale rastlıyoruz. 1971 ve 1972 yıllarında kaydedilen parçalarda 2 farklı vokal var yani. Bu da albümün sürprizi. Albüme adını veren son parça Alpha da (albüm kapağında da belirtildiği gibi) tam anlamıyla bir Psychedelic yolculuk.

DEAF

Jack Conrad / Flüt, Vokal
Dany Rühle / Gitar, Vokal
Jelly Pastorini / Org, Piyano
Bert Buchmann / Bass
Güge Jürg Meier / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Benjamin Jager / Vokal (1971)
Mark Storace / Vokal (1972)

ALPHA

01. No Time (9:41)
02. Run You Off the Hill (6:46)
03. The Galactic Pack of Fönds Kari (8:17)
04. Alpha (22:34)

3 Haziran 2023 Cumartesi

Rumple Stiltzken Comune / Wrong From The Beginning (1977)

Luciano Storari
, Claudio Zaniolo ve Claudio Adorni tarafından 1973 yılında kurulan Rumple Stiltzken Comune, İsviçre'den çıkma bir Symphonic Prog grubu. Kurucuların adına bakıp İtalyan grubu olduğu düşünülse de değil aslında. Ama İsviçre - İtalya sınırında ve İtalyanca konuşulan Chiasso adında bir kasabadan çıkmışlar.

Kurulduktan sonra pek çok konsere, dinletiye çıkıp barlarda, sanat atölyelerinde filan epeyce mesai harcamışlar. Bu arada edindikleri kitle de gruba fazlasıyla sahip çıkmış ve neredeyse hemen her mekanda aynı dinleyicileri görür hale gelmiş grup üyeleri. İsim koyma konusu gündeme gelince de bunlardan faydalanmışlar. Ormanın içinde bir evde çalıştıkları için kendilerini yaşlı bir orman cücesi olan Rumplestiltskin'e benzetmişler. Dinleyicilerle hep bir arada olmalarından kaynaklı da durumu komünal bir yaklaşım olarak düşünmüşler ve ortaya Rumple Stiltzken Comune çıkmış.

4 yıllık çabadan sonra da 4 parçalık ilk ve tek albümlerini kaydetmişler. Albümün ardından da bir süre daha müzik hayatına devam etmişler ama zamanla grupta çözülmeler başlamış ve dağılmışlar.

İtalya sınırına yakın ve İtalyanca konuşuyor olmalarından dolayı Rumple Stiltzken Comune'un müzikal anlayışı bir miktar Rock Progressivo Italiano'ya benziyor. Ama hepsi o, sadece bir miktar. Temelde RPI olarak nitelendirmek doğru olmaz yani. King Crimson ve Yes benzeri bir kültürden beslendikleri ve açıkça bu yolun farklı bir versiyonunu takip ettikleri de ortada. Değişik ve hoş bir vokale sahip grubun ritim bölümü de albümün başından sonuna kadar elinden geleni ardına koymuyor. Ani yön değiştirmelerden durumu toparlamaya, üst seviye çıkışlardan diplerde gezinmeye kadar her yerde onları görmek mümkün.

Bu iniş çıkışlı, gidiş gelişli durum bir yandan da albümdeki tür çeşitliliğini arttırıyor. Psychedelic bir damarı da bulunan grubun yükselişleri ve sert bir anlayışa bürünmesiyle iş Space Rock'a kadar evriliyor. Araya attıkları melodik soslarla da dinleyicinin ilgisini kaybetmemek için oldukça etkili adımlar atmış oluyorlar. Wrong From The Beginning'in (albümün adı da nefis bu arada) başından sonuna coşku ve içten bir hava hakim. Rumple Stiltzken Comune sizi ikna etmeye uğraşmıyor, verdiklerini zaten beğeniyorsunuz.

RUMPLE STILTZKEN COMUNE

Claudio Zaniolo / Klavye, Vokal
Luciano Storari / Gitar, Bass Sesler
Umbro Barbarossa / Bass, Akustik Gitar
Ezio Costantini / Davul, Vurmalılar
Mauro Marangoni / Lead Vokal, Synthesizer, 12 Telli Akustik Gitar

WRONG FROM THE BEGINNING

01. Flipping (7:19)
02. Wrong from the Beginning (8:17)
03. To Be Or Not To Be (8:21)
04. The Closed Boy (9:57)

3 Mayıs 2023 Çarşamba

Mainhorse / Mainhorse (1971)

Yarı İngiliz yarı İsviçreli Mainhorse, başarılı bir albüm kaydedip daha sonraları ortalıkta hiç görünmeyen gruplardan. 1969 yılında Londra'da kurulan grubun 2 üyesi İsviçreli diğer 2 üyesi ise İngiliz. Her ne kadar yarı yarıya olsalar da İngiltere'de kuruldukların düşünülünce İngiltere altında gruplandırmaya dahil etmek doğru olacaktır.

Grubun has elemanı daha sonraları Yes ile öne çıkacak olan Patrick Moraz. Mainhorse Moraz'ın ilk grubu. Kaydettikleri ilk ve tek albümün ardından önce Refugee'yi kurup ardından da Wakeman'ın yerine Yes'e katılıyor. O konudaki başarısı tartışılır ama adam sonuçta en büyüklerden birinde çalmayı başarmış.

Temelde Heavy Progressive Rock ile Symphonic Prog arasında seyreden Mainhorse albümü, müzikal açıdan fena halde kaliteli olsa da ticari anlamda tam bir hayal kırıklığı yaşatmış. Bu başarısızlığın ardından grup dağılmış dağılmasına da dediğimiz gibi Moraz Refugee ve Yes'e, davulcu Bryson, Spooky Tooth'a geçmiş. Yani enstrüman açısından bırakın herhangi bir sorun bulmayı, kalite açısından oldukça yüksekte bir albüm. Grubun, albümün yayınlandığı dönemde bile Atomic Rooster, The Nice, Deep Purple gibi gruplarla karşılaştırıldığı düşünülürse başarı oranları gerçekten de çok yüksek.

Albüm özellikle Moraz'ın yeteneklerini göstermesi açısından oldukça doyurucu. Adamı Yes'te sevmemiş olabilirsiniz belki, ama bu albümde fena halde kaliteli bir müzisyen olduğunu kanıtlıyor. Diğer elemanlarında Moraz'dan aşağı kalır yanı olmayınca albüm gerçekten de nefis bir dinlenceye dönüşüyor.

Albümdeki kısa parçalar, Jazz esintileri hissettiren Basia'yı da dahil ederek düşündüğümüzde oldukça sağlam Blues temeli içeren parçalar. Aynı diğer parçalarda da olmakla birlikte özellikle uzun parçalardaki durum biraz farklılaşıp yumuşuyor diyebiliriz. Progressive Rock'ı daha fazla hissettiren parçalara dönüşüyorlar. Ama temelde albüm Blues üzerine kurulu demek de yanlış olmaz. Özellikle 60'ların Psychedelic Rock ve Acid Rock'ından hoşlananlar için, işin bir sonraki aşamasının neresi olacağına dair iyi bir çalışma Mainhorse albümü.

Tek albümlü efsaneler listemize de sorgusuz sualsiz girebilen albümlerden aynı zamanda. Melodik zenginlikleri, enstrümantasyondaki değişik yaklaşımlar ve kendilerine has geliştirdikleri müzikal yapı ile arşivde mutlaka olması gereken gruplardan.

MAINHORSE

Peter Lockett / Lead Gitar, Keman, Vokal
Patrick Moraz / Piyano, Elektrikli Piyano, Org, Synthesizer, Glockenspiel, Vokal
Jean Ristori / Bass, Çello. Vokal
Bryson Graham / Davul, Vurmalılar

MAINHORSE

01. Introduction (5:09)
02. Passing Years (3:55)
03. Such a Beautiful Day (4:44)
4. Pale Sky (10:17)
05. Basia (5:32)
06. More Tea Vicar (3:33)
07. God (10:31)

7 Mart 2023 Salı

Country Lane / Substratum (1973)

Heavy Progressive Rock
'ın İsviçre'deki en önemli temsilcilerinden biri hatta belki de en önemlisi olarak sayabileceğimiz Country Lane, fazla bilinen Substratum albümüne rağmen öne çıkamamış, hakkında çok az bilgiye sahip oluğumuz gruplardan biri. 1972 yılı dolaylarında kuruldukları, epeyce bir konserde sahne aldıkları, efsanevi bir albüm kaydettikleri ve dağıldıkları dışında başkaca bilgi bulmak olukça zor.

Bulundukları bölge itibariyle Krautrock'a daha yakınlarmış görüntüsü olsa da aslında Country Lane, İngiliz tipi Rock üzerine yoğunlaşıyor. Grubun müzikal anlayışında açıkça görülen Deep Purple ve Uriah Heep izleri albümün de her yerine yayılmış durumda. Melodik bir yapıya sahip olan müziklerinde destansı parçalar bulunmakla birlikte vodvillere öykünen mizahi parçalar da kendine yer bulmuş. Kesinlikle Alman ekolünden ve Krautrock'tan olabildiğince uzaktalar. İngiliz tarzından beslenen ama kendilerine has bir yapı oluşturabilmiş gruplardan aynı zamanda.

Bazı eleştirmenlerce Nektar ya da Frank Zappa gibi isimlerle karşılaştırılma yanlışına da düşüldüklerini belirtelim. Evet, Psychedelic Rock'tan çok fazla iz mevcut Country Lane müziğine. Lakin Zappa ya da Nektar gibi değiller. Onlardaki karmaşık yapılar Country Lane'de çok fazla bulunmuyor. Grup az önce de bahsettiğimiz üzere daha melodik bir havada. Bunu bile isteye seçtikleri de açıkça görülüyor. 1970 - 1973 arası dönemin Progressive Rock için büyüme evresi olduğu ve bu evredeki gelişmelerin, müzikal anlayışların bir hayli ilerlediği düşünüldüğünde Country Lane daha geriden geliyor. Teknik ile alakalı olmayan sadece bakış açısıyla anlaşılabilecek bir durum gibi geliyor bu.

Piyasadaki bütün gelişmişliğe rağmen erken dönem Deep Purple tarzına yakın bir tarz kullanmak, Progressive Rock olduğu halde Proto Prog gibi görünmek grubun kendi tercihi olmalı. Zira albümde bu yönde herhangi bir eksiklik ya da yanlışlık göze çarpmıyor. Tam da istedikleri şeyi yapmışlar gibi duruyor.

Sebepleri ne olursa olsun, belki tercih belki de becerememişlerdir, bilemiyorum ama Country Lane, özellikle de İsviçre'den çıkmış gruplar içerisinde özel bir yeri hak ediyor. Tek albümlü efsaneler listemize istemeden bile girebilecek yeteneğe, kaliteye ve bakış açısına sahipler.

COUNTRY LANE

Raymond Amey / Gitar, Synthesizer, Vokal
Olivier Maire / Org, Piyano, Spinet, Vokal
Jean-Francois Donze / Davul
Giancarlo Duella / Bass
Freddy Von Kaenel / Ritim Gitar, Banjo

SUBSTRATUM

01. With A Sweet Whistle To My Ears (6:21)
02. It's Only Your Memory Playing Just The thought of a First Love (2:36)
03. Substratum (1:47)
04. In the Morning Sun (3:26)
05. Good Old Time (2:36)
The Disgusting Story of the Captain Bloom
06. Song To Ivan (7:00)
07. Letter to a Friend (7:39)
08. Captain Bloom (2:39)
09. Lilliput's Safari (2:16)

24 Ekim 2022 Pazartesi

Ertlif / Ertlif (1972)

İsviçre
'den çıkmış en iyi gruplardan biri olan Ertlif, 1970 yılında Basel'de kurulmuş. 1978 yılında dağılana kadar da sadece 1 albüm yayınlayabilmişler. Arada yaptıkları pek çok kayıt olmakla birlikte o dönemde yayınlama şansı bulamamışlar ama neyse ki yıllar sonra da olsa kayıtlar CD formatında Relics From The Past: Unreleased Recordings 1974-1975 adıyla 2017 yılında yayınlandı. O kayıtlardan bile rahat rahat 2 albüm çıkarmış izlenimi edindiğimizi de söyleyelim.

İngiliz Psychedelic Rock anlayışından etkilenerek yaptıkları bu enfes Progressive Rock albümü daha önceleri bazı sıra dışı albümlerde bahsettiğimiz gibi çizgide kalan bir albüm. Seversiniz ya da nefret edersiniz, ikisinden biri. Ortasını bulma şansınız pek yok. Düzensiz, özelliksiz ve sıradan bir vokal, Heavy Psychedelic klavye düzenlemeleri, aradan sıyrılıp kulağınızı tırmalayan, tırmalarken de sizi uzay boşluğunda yolculuğa çıkaran gitarlar. Zorlayıcı, ağır ve alışkın olmayanı yorabilecek nitelikte bir albüm. Ama zaten bu blogda takılıyorsanız yorulmamak için bir sebebiniz de yok demektir.

Alman grup Jane ile benzerlikleri bir hayli fazla. Hatta vokali duymadan dinleseniz Jane olduğunu bile düşünebilirsiniz. Yine de işin içine kendilerinden çok fazla şey katmışlar gibi de duruyor. Bir anda durup değişen melodiler, nereye gittiğini bilemediğiniz sololar, dur durak bilmeden ilerleyen ritimler, en beklenmedik yerde parçaya dahil olan akustik aletler. Sıklıkla insanda parça bitti mi ya da yeni parçaya mı geçtik izlenimi oluşturuyor. Bir noktada aslında parçanın devam ettiğini anlıyorsunuz ama emin de olamıyorsunuz.

Buna benzer pek çok sürprizi içerisinde barındırıyor Ertlif'in tek albümü. Bazen senfonik bir şeyler başlayacakmış gibi gelirken yön bir anda Hard Rock'a dönebiliyor. Derinlere doğru çekilerek anlamsızlaşan vokallerin üstüne üstüne vuran davullar ve her yerden giren mellotron sesleri ile kendinizi Space Rock semalarına yükselmiş halde de bulabiliyorsunuz. Sürekli farklılaşan, değişik, kendine has bir yapısı var yani albümün. Uzun süreli dinlemelerin ardından ne kadar da güzel olduğunu keşfettiğinizde yüzünüzde sevimsiz bir gülücük oluşturuyor. O gülücüğü silmek için de epeyce bir süre uğraşmanız gerekeceğini baştan söyleyelim.

ERTLIF

Teddy Riedo / Bass
Danny Andrey / Akustik Gitar, Lead Gitar
Hans-Peter Borlin / Vurmalılar
Richard John Rusinski / Akustik Gitar, Vokal
James Mosberger / Piyano, Org, Mellotron

ERTLIF

01. Try Making It Easy (4:23)
02. Train Of Time (6:48)
03. You're Nothing At All (2:40)
04. There Is Only Time To Die (5:40)
05. The Song (5:05)
06. High And Dry (2:23)
07. Walpurgis (4:37)
08. Classical Woman (7:50)

22 Ekim 2022 Cumartesi

Pacific Sound / Forget Your Dream! (1972)

1970
yılı sonlarına doğru Neuchatel, İsviçre'de kurulan Pacific Sound hakkında da bilgilerimiz kısıtlı. İsviçreli olduklarını, Fransızca konuşulan bir bölgeden çıkıp Krautrock yaptıklarını ve tek albüm kaydettiklerini biliyoruz hepsi o. Ortalamanın üzerinde bir kaliteye sahip olan albümü dinledikten sonra da "zaten haklarında çok bir şey bilmesek de olur" kafasına bürünüyorsunuz. Oldukça iyi niteliklere sahip tek albüm olması içimizi acıtsa da yapabileceğimiz çok fazla bir şeyin olmadığı bilinciyle kendimizi rahatlatabiliyoruz.

Brainticket, Circus, Krokodil, Toad, Island gibi enfes gruplar çıkaran İsviçre'de Pacific Sound acayip iyi bir albüm kaydetmiş ama popülerleşememiş, hatta ikinci sırada yer almış gruplardan biridir. 60'lar Rock müziğini ikiye bölen İngiliz istilası ve Amerikan Psychedelic Rock'ı arasına sıkışan grup, kendi tarzını yaratabilmiş olanlardandır ayrıca. Her ne kadar Murphy Blend ile bazı yapısal benzerlikler gösterse de kendilerine has bir yapıları olduğunu da kabul etmek gerekir. Yaptıkları müzikte fazlasıyla Psychedelic'ten etkilenmişler. Hatta 70'lerin başında 60'lar tarzı bir Psychedelic Rock icra ediyorlar diyebiliriz.

Heavy Psychedelic gitar tınılarıyla şekillenen albümün kapağına bakarak konuştuğunuzda karamsar ve karanlık bir atmosfer bekliyorsunuz albümün kendisinden. Lakin durum hiç de öyle değil. Fazlasıyla tempolu, melodik ve eğlenceli olarak nitelendirilebilecek parçaları var Pacific Sound'un. Şarkıların her yerinde tuhaf izler bırakarak ilerleyen, kendini kaybetmiş bir Hammond orga eşlik eden inceden ve derinden gelen vokalle farklı yerlere ışınlanıyorsunuz. Bazı bölümlerde rutine bağlar gibi görünen müzikal yapı anında değişerek sizi sıkça şaşırtıyor.

Blues'un kendini fazlasıyla gösterdiği albüm genel itibariyle İngiliz tarzına yakın görünmekle birlikte daha yeni yeni emekleyen Krautrock sızıntıları da bir hayli fazla. Bu nedenle albümü Krautrock olarak adlandırmak daha doğru bir yaklaşım olur. Yine de Krautrock'ın diğer temsilcilerindeki yoğunluğu, ilerleyen fikirleri, yapısal değişkenleri bu albümden beklememek gerektiğini belirtelim. Pek çok dinleyici tarafından Krautrock bile olmadığı iddia edilebilir. Kısmen doğru olmakla birlikte genele bakıldığında yanlıştır. Söylenebilecek en doğru şey, diğerlerine oranla temeli daha karışık ve müzikal kalite olarak diğerlerinden daha az başarılı olduğudur. 

PACIFIC SOUND

Roger Page / Klavye
Diego Lecci / Davul
Mark Treuthardt / Gitar, Bass
Chris Meyer / Vokal

FORGET YOUR DREAM!

01 - Forget Your Dream 2:25
02 - Erotic Blues 7:59
03 - Drive My Car 2:35
04 - Thick Fog 2:32
05 - Gyli Gyli 2:26
06 - Ceremony for a Dead 5:20
07 - If Your Soul Is Uncultivated 3:37
08 - Gates of Hell 5:44

27 Ağustos 2022 Cumartesi

Chil - Rhubarby Feeling (1970)

Rhubarby Feeling, İsviçreli bir grup olan Chil’in bilinen tek albümü. Aslında “bilinen” lafı pek de doğru değil bu grup için. “Super Rare” kategorisindeler. Albüm, denene göre bir kilisede kaydedilmiş. İsmini de Yönetmen Felix Strassler’in 1970'de çektiği “Rhubarby Feeling” adlı filmden almış. Yönetmen Arkadaş, “Omelette Surprise” adlı grubun klavyecisi Walter Keller’la sountdrack yapması için anlaşır. O da bu albüm için stüdyoya pardon kiliseye girer.. :) Amatör gibi görünseler de aslında müzikal olarak fena değiller.

Bu gençlerin bazı gruplardan ve akımlardan etkilendiklerini söylemek gerekir. Bu etkilenmenin başında Pink Floyd’un ilk enkarnasyonunun geldiğini söylemem gerekir. Albümü tek bir alt kültür ile tanımlamak doğru olmayacaktır. Ama yinede arkadaşların Hippie olduğu kesin. Müzik, psychedelic öğeleri fazlası ile barındırıyor içinde.

Bazı yerlerde folk kelimesi geçse de ben buna şahsen pek katılmıyorum. Albümün önemli şarkları belli ki “You Gave Me Bread“Living It Unlimited” ve “Rhubary Feeling”… Tabi bana göre… You Gave Me Bread, depresif hali ve insanın içine işleyen kemanı ile öne çıkıyor. Living It Unlimited klavye liderliğinde ve onun efektleri ile bezenmiş, vokalin olduğu bir şarkı. Albüm içerisinde vokal çok derinden, uzaktan geliyormuş gibi… Galiba kilise etkisi… Tam bir “underground” müzik…

Chil, yine kendi gibi İsviçreli bir grup olan “After Shave” ile sanki beraber takılmışlar izlenimi uyandırıyor. Bu grup ile ilgili pek fazla bilgim yok. Araştırayım dedim pek bişeye ulaşamadım. Bu da “obscure” hatta allahı bi albüm… Grup elemanları hakkında hiçbir bilgim yok. Sadece yukarıda yazdığım klavyeci o kadar. Dinleyin işte en güzeli dinlemek değil mi?...

CHIL

Walter Keller / Akustik Gitar, Balalayka, Bongo, Davul, Elektrik Gitar, Flüt, Org, Piyano, Triangle, Vokal, Xylophone
Heini Zwahlen / Elektrik Gitar (3, 9, 11, 12)
Stefan Genner / Keman (3)
Max Schneider / Hihat (7)
Thomas Meyer / Keman (7)
Vreni Keller / Vokal (8)

RHUBARBY FEELING

01 - Some Rhubarby Feeling (1:16)
02 - My Illusions (5:11)
03 - You Gave Me Bread (5:04)
04 - You Gave Me Water Too (0:55)
05 - Out Blues (2:21)
06 - Evening Song (0:45)
07 - Living It Unlimited (8:29)
08 - Where's Our Home (4:22)
09 - Waves/Everything Too (1:57)
10 - Too Many Faces (3:53)
11 - Avignon (2:07)
12 - Rhubarby Feeling


* Chil / Rhubarby Feeling ile ilgili bu yazı 2009 yılında Kvartetten tarafından yazılmış, yayınlanmamış yazı birkaç gün önce Gentleoctopus tarafından bulunmuş, gerekli izinler alınarak yayına hazır hale getirilmiştir.

26 Ağustos 2016 Cuma

Agamemnon- Agamemnon (1981)

Bazen bir yerlerden bir ezgi gelir kulağınıza: tanıdık, bildik bir tınısı vardır ama bir türlü çıkaramazsınız nereden bildiğinizi, nereden duyduğunuzu... Kimi gruplar için bu durum aslında çok da güzel değildir. Özgünlükten yoksun olma gibi bir algı uyandırabilir. Kimi nadir gruplar ise bu aşinalık hissi ile daha da bir yakınlaştırır sizi kendisine, Daha bir derine nüfus eder çünkü sizinle uzun zamandır varlarmış gibidirler. Sanki o melodi ile uyumuşsunuzdur gecelerce, sabah alarmı için o albümden bir parça seçmişsinizdir de bir sürü his sinmiştir ses hafızanıza.... İşte Agememnon'u ilk dinlediğimde bunu yaşadım ben. Yeni tanıştığınız birini yıllardır tanıyormuş hissi gibi...

Grubun orijini hakkında kesin bir bilgiye sahip değilim kimi sitelerde İsviçreli oldukları söyleniyor, kimilerinde ise Alman oldukları yazıyor. Bana sorarsanız adamlar İsviçreli (Alman aksanına benzetemedim ingilizcelerini), bilemedim.... Çok da önemli değil bence, aynı evrenin dünyada bilinç kazanmış tozlarıyız en nihayetinde. Hem ayrışmanın bu kadar çok olduğu bir dönemde böyle bir sınıflandırmayı yapmamış olmak bir şey de eksiltmez kimseden, Elmalığımız bakidir, baki kalacaktır. Elmalığı sizden öğrenecek değiliz!. Bırakalım bu işleri... Dinleyelim müziğimizi nefes almak için...

Albüm 1981 yılında yayınlanmış, grubun yayınlanmış tek albümü de bu zaten ( Keşke daha fazla olsaydı demeden edemiyorum). Hernekadar 80li yıllarda yayınlanmış olsa da albüm tamamen 70liyılların ruhuyla kanat çırpmakta. iki uzun parçadan oluşan albümün ilk yüzünde yer alan parçada - part 1- klavyeler özellikle çok lezzetli, kozmik semfonik devingen köşeleri ustalıkla şekillendirilmiş bir yapıya sahip. Akustik başlangıçtan sonra gelen, o iç yakan tonuyla klaveyi ne güzel de yerli yerinde işlemişler parçaya....ahhhh yazarken bir taraftan da dinliyorum. içim cızladı.....

Minotaurus, Epidaurus, Eloy, Pink Floyd...Hepsine de benziyor grup ama kendilerine has bir kokuları da yok değil hani...dinleyin derim. hatta dinledikten sonra düşüncelerinizi de yazarsanız çok sevinirim acaba bende mi oldu bu ''tanıdık'' gelme hissiyatı sadece diye merak ediyorum. 

Agememnonun kahramanlıklarını anlatıyormuş sözler... çok da lülü diyip gözlerimi kapatıyorum...ilk parçanın ortalarında duyduğumuz kadın back vokalin ismini bulamadım -Annie Haslam'a da benziyor accık, o değildir kesin- ama grubun diğer elemanları aşağıda: 

PART I&II
1. Agamemnon's Youth - Agamemnon, King of Mykene 19:45
2. Agamemnon at Troja - Agamemnon's Death 19:39

AGAMEMNON
Urs Ritter - drums
Erich Kuster - vocals, guitars, organ
Walter Rothmund - bass, keyboards
Werner Kuster - piano, keyboards, guitars, flute

güzel dinlemeler efenim.....

1 Ocak 2009 Perşembe

Agamemnon - Agamemnon Part 1 & 2 (1981)

Agamemnon, senfonik prog - space müzik yapan İsviçreli bir grup. Artık kanıksadığımız üzere tek ve yegane albümleri Agamemnon'u 1981 yılında yayınlamalarından sonra, bir çok kraut müzik yapan grupların başına gelen onların da başına gelmiş ve uzaylılar tarafından kaçırılmışlar.(Tek albümlük bu gibi yüzlerce grup, tam bir tez konusudur aslında. Müthiş işler çıkarırlar ve birden ortadan kayboluverirler. Olayı çözebilen varsa beri gelsin lütfen) Grup dört kişiden, albüm de Youth - King of Mykene - At Troja ve Death olmak üzere dört bölümden oluşmakta.

Kvartetten'ın dediği gibi 80'lerde icra edilmesine rağmen, buram buram 70'ler kokan bir albüm Agamemnon. Enstrümanların yaklaşık kırk dakikalık soluksuz bir dansı sanki. Homeros'un İlyada'sında anlatılan Agamemnon hikayesini resmen yaşatıyor elemanlar bize.

Enstrüman hakimiyetleri, geçişler o kadar iyi kotarılmış ki albümde, vokalist Erich Kuster'ın nefis, etkileyici vokaliyle harmanlanınca Agamemnon, kulaklara şenlik ettirecek harika bir sanat eserine dönüşmüş.

Albüm, inişleriyle çıkışlarıyla, atmosferiyle öyle bir sarar ki insanı, nasıl başlayıp nasıl bitiverdiğini anlayamadan tekrar baştan dinlemek istersiniz. Ah ahh nasıl bir klavye solosudur o birinci bölümde atılan öyle. İnanın yoğunlaşıp dinlerseniz o soloyu bin parçaya bölünüp partiküllere ayrılmamanız içten bile değil. Gözleriniz dalıp gider albüm boyunca… Duyma ve algılama yeteneklerini verdiği için önce Allah’a, sonra da bu albümü bizlere sunan Agamemnon elemanlarına şükredersiniz.

Bu kadar övgüden sonra gelelim Agamemnon'a. Aslında Google'dan bakabilirsiniz Agamemnon'un hikayesine de Gentleoctopus camiası (ben dahil) biraz tembel :) olduğundan kısaca yazı vereyim de tam olsun.

Agamemnon, Yunan efsanesinde ve İlyada'da Yunanista'nın en güçlü krallarından biri olarak anlatılır. Agamennon ve kardeşi Menelaos, Sparta kralının kızları Klytaimestra ve güzeller güzeli Helen ile evliymişler. Truva kralının oğlu bir gün bir salaklık yapıp Helen’i kaçırmış, Agamemnon da öç almak için bütün prensliklere haber salarak Truva’ya savaş açmış. Bütün yetki kendisine verilmiş, gemiler denize açılmaya hazırlanırken bir gün ava çıkan Agamemnon, avcılık tanrıçası Artemis'e adanmış bir geyiği öldürünce, çok kızan Artemis deniz rüzgarlarını kesivermiş. Haliyle Agamemnon denize açılamamış. Sonrasında Agamemnon, Artemis’e iyi dileklerini sunmak için kızı Iphigenia’yı kurban vermeye karar vermiş. Fakat Artemis, Agamemnon'un içtenliğini görünce, Iphigenia yerine bir hayvan bırakarak kurban ettirmemiş ama alıp beraberinde götürmüş.

Neyse fazla uzatmayalım. Agamemnon on yıl kenti kuşattıktan sonra büyük kahramanlıkların ardından Truva’yı almış ve Yunanistan’a doğru yelken açmış. Ama karısı Klytaimestra, Iphigenia'nın kaybından ötürü Agamemnon'a çok kızgınmış. Klytaimestra, sevgilisi Aigisthos'la birlikte Agamemnon'u öldürmek için korkunç planlar yapıyormuş. Sonrasında iki sevgili Agamemnon'u öldürmeyi başarmışlar. Agamemnon'un oğlu Orestes de babasının öldürülmesini hazmedemeyip annesini ve sevgilisini öldürmüş. Hikaye kısaca böyle bir şey de, yazıyı yazarken unutup sobayı da söndürdük iyi mi? :) Neyse keyifle dinleyin…

AGAMEMNON

Urs Ritter / Davul
Erich Kuster / Vokal, Gitar, Org
Walter Rothmund / Bass, Klavye
Werner Kuster / Piyano, Klavye, Gitar, Flüt

AGAMEMNON - PART I & II

01 - Agamemnon Youth
02 - Agamemnon, King of Mykene
03 - Agamemnon at Troja
04 - Agamemnon Death